İRAN’IN BÜYÜK GÜÇ STATÜSÜNE YÜKSELİŞİ – 1
Ölmüş Brzezinski’ye Neo-Muhafazakârların “İran’ı işgâl etme” hayali sorulduğunda kısa ve öz bir şekilde ifade etti:
“Bunu yapmak, 2-3 on yıllık bir bataklık anlamına gelecektir ve akabinde ABD’nin küresel liderliği, ekonomik ve sosyal sonuçlar nedeniyle geçmişte kalacaktır.”
Onun öngörmediği şey, İran’ın, bölgede etkili çoğu Amerikan “müttefikini” (birçok Batılı alete erişimi olan) utandıracak yetenekler geliştirmesiydi.
Bugünün İran’ı, Rusya ve Çin hariç, tek başına küresel ekonomiye diz çöktürebilir. Bu konu artık “sadece bir faraziye” değil; Goldman Sachs ve diğer finansal mütehassısların analizlerinde uzun zaman önce vardığı sonuca göre, bu böyle…
İran’la savaş, deniz mayınları ve ilgili araçların Hürmüz Boğazı’nı tamamen kapatmak için kullanılması anlamına gelecektir; bu da piyasanın açılışıyla petrol varil başına 200 dolardan fazla edecektir; savaştan 6 ay sonra da varil başına 400 dolara kadar çıkabilecektir.
Amerika’nın Batı Asya’dan geri çekilmesi doruğa ulaşırken analistler, geleceğin ne getireceği konusunda alarma geçiyor. Özellikle, İran’ın Büyük Güç statüsüne yükselişi bu hızla garanti altına alınmış durumda. Çaresizce seyirci kalıyorlar. Bu yükselişin işaretlerine bakalım.
Bugün İran, füzeler, roketçilik, topçuluk ve drone’larda bir dünya lideridir. Kamikaze İHA’ları alanında, üretimin ölçeği ve kapsamı, ihracat vesair göz önüne alındığında pek çok kişi onun “birinci oyuncu” olduğunu iddia ediyor.
Bu durum tesadüfi değildir. İranlıların kişi başına mühendis sayısı ABD ve diğer Batılı ülkelere göre 4 misli daha fazla.
90 milyonluk nüfusu olan bir ülke olarak, mühendislik mezunları 350 milyon nüfuslu ABD’ ye eşittir.
Teknolojik hamlelerle ilgili olarak, İran Devleti, rakibinin genel nüfusunun takriben dörtte birine sahip olmasına rağmen, insan kaynaklarında Amerikalılarla hemen hemen aynı erişime sahiptir.
Yaptırımlar ve ilgili sabotajlar böyle basit bir nedenden dolayı feci şekilde başarısız oldu.
1,6 milyon kilometrekareden fazla yüzölçümü, takriben 90 milyonluk nüfusuyla Amerika ile aynı sayıda mühendisi olan bir ülke olan İran, Batı’nın müdahalelerine rağmen her zaman kendi yerli sistemlerine öncülük edecek yeterli “iç güce” sahiptir.
Diğer hususlar da aynı şekilde önemlidir:
İran’ın coğrafî konumu son derece idealdir. Takriben 20 milyon varil petrolün günlük geçiş yaptığı Hürmüz Boğazı‘na erişimi vardır.
Yemen’deki Ensarallah, Bab-el-Mendeb‘i ablukaya alabilir. Hâlihazırda Gazze’deki soykırımcı “Yahudi Kuşatması”nı kaldırmak için bunu yapmaya devam ediyorlar.
Bu nedenle, İran’la yapılacak herhangi bir savaş Hürmüz Boğazı’nda “deniz mayınları” anlamına gelecek ve bu da küresel petrol ticaretini kesin olarak sekteye uğratacaktır. Aynı şey Bab-el-Mandeb ve diğer hayati su yolları için de geçerli.
Muhtemel senaryolarda “küresel petrol fiyatları”nın varil başına 200 doların dolarının üzerine çıkacağına kesin gözüyle bakılıyor. Ancak çatışma ne kadar uzun sürerse felâket ihtimalinin senaryoları çok çok aşacağı aşikâr.
Tartışma olsun hesabı, Batı liderliğinin böylesi bir intihar oyununa imza attığını farzedelim:
Öyle bile olsa, ABD’nin bölgedeki mevcut yetenekleri göz önüne alındığında, uğraşacakları rakiplerin (İran’ın ve müttefiklerinin) kalibresi çok büyük olacaktır.
Evvela, daha önce de belirtildiği gibi İran’ın yüzölçümü 1,6 milyon kilometrekarenin üzerindedir. Irak’ın toplam sahasının ve 2003 Amerikan işgâli sırasındaki nüfusunun takriben 4 misli kadardır.
Daha da önemlisi İran gerçek dağ kalesidir. Ülkenin nüfus merkezleri (Irak’tan farklı olarak), yalnızca tehlikeli arazileri geçtikten sonra erişilebilen geniş dağ-nehir-vadi ağları içinde yer almaktadır.
“Batıdan Doğuya” hareket eden herhangi bir işgâlci kuvvetin, “Büyük Ok Taarruzlarını” tama
men imkânsız kılan gerilla savaşı cennetleri olan Zagros Dağları’nı aşması gerekecektir. Sadece yıpratma bile böyle bir manevranın lojistiğini geri alınamaz hale getirecektir.
Askeri üs, erişim vesair, İran’ın komşuları tarafından sağlanmış olsa bile -mesela Türkiye’den-, mevcut jeopolitik ortamda bu pek mümkün değil. Ama bunu planlıyorlardır muhtemelen.
Taşıyıcı savaş grupları, İran’ın binlerce ASBM (gemi karşıtı balistik füze), IRBM (orta menzilli balistik füze), SRBM (kısa menzilli balistik füze) barajından bir şekilde mucizevi bir şekilde hayatta kalsalar ve Huzistan Eyaletinin hemen yakınındaki İran Körfezi’ ne ulaşsalar bile Tahran’ı vurmak için yeterli menzile sahip değiller.
Üç netice ortaya çıkıyor:
Birincisi, Amerikalılar İran’ı düz topografyası olan Irak’ta yaptıkları gibi yalnızca askerî güçle boyunduruk altına alamazlar.
İkincisi, herhangi bir askerî teşebbüs topografik değişkenlerle sınırlı kalacaktır
Üçüncüsü, böyle bir çatışma sözde “Kurallara Dayalı Uluslararası Sistem”e son verecektir.
Bunlardan dolayı, birbirini izleyen ABD yönetimleri, Tahran’da rejimi değiştirmek amacıyla yaptırımlar, sabotajlar ve ilgili kirli oyunların kullanıldığı bir maksimum baskı kampanyasının bazı varyasyonlarını denediler.
Geçmişte böyle bir strateji, halkı aç bırakmak gibi son derece ahlâka aykırı olsa da mantıklıydı.
(Devam edecek…)
https://adimlardergisi.com/2024/03/02/iranin-buyuk-guc-statusune-yukselisi-1/