Postmodernite ve Post-Liberalizm
Giriş :
Modernite, insanın Tanrı merkezli bir dünyadan kopuşunu, aklı ve bilimi merkeze alarak kendisini ve evreni yeniden tanımlamasını temsil eder. Ancak bu kopuş, insanın ve gerçekliğin metafizik temelini ortadan kaldırdığı için, sonunda “gerçekliğin kendisini” göreceli hale getirir. Postmodernite bu sürecin mantıksal sonucudur: hakikat parçalanır, simülakrlar ve sanal gerçeklikler gerçeğin önüne geçer.
Kavram Kutusu: Simülakr
Jean Baudrillard’a göre simülakr, gerçeğin temsili değil, gerçeğin yerine geçen bir kopyadır. Örneğin sosyal medyada gördüğümüz “ideal yaşam” görüntüleri, gerçek yaşamı değil, onun yerini alan bir simülakrdır.
Bu dönüşümün siyasal yansıması, liberalizmin 20. yüzyıl sonunda rakipsiz kalmasıdır. Komünizmin ve faşizmin çöküşüyle “birinci siyaset teorisi” olan liberalizm tek başına ayakta kalır. Ancak tam da bu tek başınalık onu dönüştürmeye başlar ve Dugin’in “post-liberalizm” dediği yeni bir evreye girilir.
Modernite ve Postmodernite: Mantıksal Bir Zincir
Modernite, Tanrı’nın yerine aklı koyar, metafiziği devre dışı bırakır. Bu, başlangıçta özgürleşme gibi görünse de, varlığın anlamını kökünden değiştirir. Jean Baudrillard’ın “simülakr” kavramında somutlaşan bu dönüşümde, gerçeklik artık yalnızca temsil edilen, kopyalanan, hatta yeniden üretilen bir şeydir. Gerçekliğin yerine sanal geçer. Bu nedenle Dugin’e göre postmodernite modernitenin sonu değil, özünün açığa çıkmış halidir.
Liberalizmin Yükselişi ve Krizi
Modernitenin siyasal çocuğu liberalizmdir. Liberalizm, bireyi merkeze koyar: haklar, özgürlükler, piyasa, mülkiyet birey için vardır. Ancak birey kavramı tıpkı “atom” gibi düşünülür: bölünemez, kendinde bir bütün. 21. yüzyılda bu varsayım çökmeye başlar. Dijitalleşme, genetik mühendislik, veri ağları bireyi parçalara ayırır. Artık birey, sosyal medyada, algoritmalarda, dijital kimliklerde dağılmış bir varlıktır. Böylece liberalizmin temeli olan birey de çözülür.
Örnek: Bir kişinin sosyal medya profili, banka verileri, genetik bilgisi ve dijital izleri birbirinden bağımsızdır ama bir araya geldiğinde “o kişi”yi temsil eder. Bu parçalanma, liberalizmin “tekil birey” fikrini aşındırır.
Post-Liberal Çağ
Post-liberalizm, bireyin çözülmesiyle ortaya çıkan yeni bir evreyi anlatır. Küreselleşme sınırları, etnosu, toplumu silerken, bireyi de “ağların düğümü” haline getirir. Bugünün birey özgürlüğü yarının “ağ özgürlüğü”ne dönüşür: veri akışlarının, algoritmaların ve yapay zekânın hâkim olduğu bir düzen. Bu süreçte liberalizm kendi kendini aşındırır ve yeni bir düzen için zemin hazırlar.
Kavram Kutusu: Post-Liberalizm
Dugin’e göre post-liberalizm, bireyi merkeze alan klasik liberalizmin çözülmesi ve yerine ağların, algoritmaların ve küresel sermayenin geçtiği bir evredir.
Tekillik ve Post-İnsan
Bu siyasal ve kültürel dönüşüm, teknolojik bir dönemeçle birleşir: tekillik anı. Yapay zekâ, biyoteknoloji ve dijital ağlar insanı aşan bir zeka ve varlık biçimi inşa eder. Ölümsüzlük artık biyolojik değil, dijital ve mekanik bir vaat olarak karşımıza çıkar. İnsan, bu noktada “insan” olmaktan çıkar ve “post-human” bir evreye geçer.
Kavram Kutusu: Post-Human
Post-human, biyolojik insanın sınırlarının aşılması ve insan-makine, insan-yapay zekâ birleşimlerinin ortaya çıkardığı yeni varlık biçimidir.
Kavram Kutusu: Tekillik
Tekillik (Singularity), teknolojik gelişmelerin o kadar hızlanacağı ve karmaşıklaşacağı bir an ki, insan zekâsının ötesinde bir yapay zekâ ortaya çıkar ve uygarlığı geri döndürülemez biçimde dönüştürür.
Dördüncü Siyaset Teorisi: Alternatif Arayış
Alexander Dugin bu süreci bir tehdit olarak değil, bir teşhis olarak ortaya koyar. Liberalizm, faşizm ve komünizm —üç büyük siyaset teorisi— artık tükenmiştir. Dugin’in önerisi “Dördüncü Siyaset Teorisi”dir: geleneğin metafizik boyutunu yeniden keşfeden, çok-kutuplu bir dünya düzeni öneren, insanı tekrar varoluşun merkezine alan bir paradigma.
Sonuç :
Modernite → Postmodernite → Post-Liberalizm → Tekillik zinciri, insanlığın hem teknolojik hem felsefi kaderini belirleyen bir süreçtir. Bu sürece ya uyum sağlanacak ya da yeni bir paradigma inşa edilecektir. Dugin’in yaklaşımı, tartışmalı olsa da, bu kırılmayı anlamak için önemli bir perspektif sunar: insanın yeniden anlam arayışı ve çok-kutuplu bir geleceğin inşası.