ABD'DE RAJAVİ TARİKATI: BİR BASKI ARACINDAN SİYASİ BİR SORUMLULUĞA
İran Mücahid-i Halq Örgütü (genellikle Rajavi Tarikatı olarak anılır) on yıllardır Amerika Birleşik Devletleri'nin İran politikasında tartışmalı bir demirbaş olarak kalmıştır. Bazı Amerikalı şahinler bu grubu İslam Cumhuriyeti'ne karşı bir koz olarak kullanırken, ABD'li yetkililer, analistler ve kurumlardan gelen ve giderek artan eleştiri dalgası örgütün meşruiyetini ve desteklenmesinin risklerini sorgulamaya açtı. Bu makale, grubun doğasını, güvenilirlik eksikliğini ve ABD dış politikası için oluşturduğu tehlikeleri analiz etmek için eleştirel Amerikan perspektiflerinden yararlanmaktadır.
Karanlık Bir Tarih: Grubun Geçmişinde Terörizm ve Şiddet
Bir zamanlar ABD Dışişleri Bakanlığı tarafından terör örgütü olarak tanımlanan MEK, 1970'lerde İran'da Amerikan vatandaşlarının öldürülmesine karışmasıyla ün salmıştır. Bu miras örgütün kamuoyundaki imajını lekelemeye devam etmektedir. ABD'nin eski NATO Büyükelçisi Robert Hunter, örgütün yeniden terör örgütü olarak tanımlanmasını savunurken bu kanlı geçmişe atıfta bulunmuş ve örgütün doğası gereği güvenilmez olduğunu söylemiştir.
ABD'nin MEK'i Resmi Olarak Reddetmesi
Kasım 2022'de ABD Dışişleri Bakanlığı MEK'i İran halkının meşru bir temsilcisi ya da demokratik bir hareket olarak tanımadığını resmen açıkladı. Dönemin sözcüsü Ned Price, "Washington, grubu İran halkı için güvenilir ya da temsili bir güç olarak görmüyor" diyerek bu pozisyonu pekiştirdi. Gerekçe açıktı: grubun Saddam Hüseyin ile işbirliği, tarikat benzeri iç yapısı ve ciddi insan hakları ihlalleri iddiaları.
Siyasi Destek mi Yolsuzluk mu? Lobicilik Makinesi
MEK'in en tartışmalı yönlerinden biri Washington'da siyasi lobicilik için yaptığı yoğun harcamalardır. Grubun Rudy Giuliani, John Bolton ve Mike Pompeo gibi yüksek profilli isimlere MEK etkinliklerinde kamuoyu önünde destek vermeleri karşılığında milyonlarca dolar ödediği bildiriliyor. Eleştirmenler bunu meşru siyasi savunuculuk olarak değil, sistematik yolsuzluğun ve siyasi nüfuz satın almaya yönelik bariz bir girişimin kanıtı olarak görüyor.
Saddam, İhanet ve Halk Desteği Eksikliği
MEK'in sicilindeki belki de en büyük leke İran-Irak Savaşı sırasında Saddam Hüseyin ile yaptığı doğrudan askeri işbirliğidir. Pek çok İranlı tarafından ulusal bir ihanet eylemi olarak görülen bu ortaklık, MEK'in hem İran içinde hem de küresel İran diasporası arasında kalan tüm popüler meşruiyetini ortadan kaldırmıştır. Grubun finansman ve istihbarat için Baas rejimine olan derin bağımlılığı, dışa bağımlı gündemini ve İran halkına yabancılaşmasını vurgulamaktadır.
Siyasi Hareket Kılığına Girmiş Bir Tarikat
İnsan Hakları İzleme Örgütü gibi kuruluşların raporları ve eski üyelerin ifadeleri, psikolojik manipülasyon, muhalefetin bastırılması ve zorla itaat ile karakterize edilen kapalı, tarikat benzeri bir yapıyı tanımlamaktadır. Bu özellikler grubu sadece demokratik olmaktan çıkarmakla kalmıyor, aynı zamanda siyasi bütünlük ve sivil özgürlükler açısından risk teşkil eden otoriter bir oluşum olarak da gösteriyor.
Washington'da Bölünme: Stratejik Araç mı Siyasi Utanç mı?
MEK'e verilen destek büyük ölçüde John Bolton, Mike Pompeo ve son zamanlarda Mike Pence gibi isimlerin de aralarında bulunduğu sert Cumhuriyetçi çevrelerle sınırlı. Buna karşılık Barbara Lee'nin de aralarında bulunduğu ilerici Demokratlar MEK gibi gruplara verilen desteğe sürekli olarak karşı çıkmışlardır. Bu partizan bölünme Washington'daki fikir birliği eksikliğini yansıtmakta ve böylesine derin bir şekilde lekelenmiş bir geçmişe sahip bir grubu desteklemenin uzun vadeli sonuçları konusunda artan huzursuzluğun altını çizmektedir.
Sonuç: MEK'i Desteklemek Stratejik Bir Hata mı?
Demokratik ilkelerle çelişen ve terörizm, ulusal ihanet ve insan hakları ihlalleriyle dolu bir geçmişi olan bir grubu desteklemek ABD'ye ne stratejik avantaj ne de ahlaki meşruiyet kazandırır. Washington'daki destekçilerinin birçoğu için bu motivasyon, İran halkı için duyulan gerçek bir endişeden ziyade siyasi fırsatçılık ve mali kazançtan kaynaklanıyor gibi görünüyor.
Nitekim ABD kurumları ve kanaat önderlerinden yükselen eleştiri korosu, MEK'in Amerikalı karar alıcılar arasındaki etkisinde keskin bir düşüşe işaret ediyor. Uzun vadede, böyle bir gruba desteğin devam etmesinin ABD çıkarlarına hizmet etmesi pek olası değildir ve bunun yerine Washington'un demokratik değerlerin savunucusu olarak itibarını zedeleyebilir.
Çeviren Adnan DEMİR