AI (YAPAY ZEKÂ) VE KOLONYALİZM

13.08.2025
TAKDİM: Dugin, teknolojinin kültür emperyalizmasının bir koçbaşı olduğunu vurgulamış. Batı’dan teknoloji almakla sadece teknoloji alınmış olunmuyor. Batı’nın kültürüne de kapılar açılıyor. Dugin’in makalede bizlere yansıttığı dertlere aşinayız. Bu çerçevede Salih Mirzabeyoğlu’nun İBDA Külliyatı içinden özellikle “Kültür Davamız” ve “Necip Fazıl’la Başbaşa” eserlerini tavsiye ederiz.

Batı kodlu istihbarat dijital hegemonyayı nasıl yayıyor?

Yapay zekâ evrensel değildir. Batı’da yaratılmıştır ve Batı düşüncesinin bir yapısını, yani tüm toplumlar üzerinde kurulan ve onları Batılı anlamlara, hedeflere ve prosedürlere boyun eğdiren bir sömürge ağını temsil eder. YZ’nin bir medeniyet kimliği vardır. Ve bu Batılıdır. Rus uygarlık kimliği konusunda netlik kazanmadan bir Rus yapay zekâsı yaratamayız. GigaChat ve diğer Rus taklitleri sadece ithal ikamelerdir – ChatGPT’nin yetkilileri memnun etmek için birkaç ek kısıtlama ile klonlanmış versiyonları.

Maria Zaharova (*) önemli bir konuyu gündeme getirdi: Yapay zekânın egemen kılınması. Ancak bu hemen başka bir meseleyi ortaya çıkarıyor: Aklın kendisinin, ruhun ve zihnin Rus egemenliğinin kontrolüne girmesi. “Ben” hakkında eşit derecede ciddi bir tartışma olmaksızın YZ hakkında ciddi bir şekilde konuşmak mümkün değildir.

Yaklaşık üç yüz yıldır Batı tarafından şekillendirilen bir entelektüel bağlamda yaşıyoruz. Buna bilimlerimiz, siyasetimiz, kültürümüz, ekonomimiz ve teknolojimiz de dahildir. Bu ödünç alınmış bir hayat. Kendimize ait olmayan bir hayat yaşıyoruz. Zaharova’nın haklı olarak emperyalizm olarak yorumladığı üzere Batı şimdi bize yapay zekâ aracılığıyla giriyor. Oysa Batı zaten uzun zaman önce “ben” olarak içimize girmişti. Kendimize ait olmayan bir zihinle düşünüyoruz. Rusya’yı, Bolşeviklerle değil Büyük Petro’yla başlayan Batı medeniyetinin bir parçası olarak görmekle, yerli Rus anlamlarımızı kaybettik ve onları geri kazanmaya da hiç niyetimiz yok. Bilim, politika, kültür ve sanat etiketleri altında anladığımız her şey Batılıdır, ithal edilmiştir, kopyalanmıştır. “Yaratıcı” gelişim sadece ödünç alınan fikirleri eksik kavradığımız için gerçekleşir; orijinal bağlamları bize yabancıdır, çünkü bunlar bizim yaşanmış deneyimlerimiz değildir. Rusya, Petro’dan bu yana bir pseudomorfoz, bir arkeo-modernite, bir kargo kültüdür.

Ancak hikâyenin tamamı bu değildir. Slavofiller ve Avrasyacılar vardı; Kronstadtlı John ve Anthony (Khrapovitsky) vardı; Tikhomirov ve Solonevich vardı; Hıristiyan fiziğiyle Florensky ve Hıristiyan ekonomisiyle Sergei Bulgakov vardı. “Ben”i yeniden Rus yapmak, Rus bilincini Batılılaştırmak için umutsuz girişimlerde bulundular. “Ben”i çalınmış ve yabancı bir şeyle değiştirilmiş bir uygarlık adına attıkları adımların her biri altın değerindedir.

Rus yapay zekâsı meselesine yaklaşmak için -hatta sadece soruyu doğru bir şekilde sormak için bile- önce Rus “Ben”ine ulaşmalı, bilincimizi sömürgesizleştirmeliyiz. Bugün, insanî paradigmadan sorumlu neredeyse tüm kurumlar, ister liberal biçimiyle ister komünist kalıntısı biçimiyle olsun, Batıcılık -daha da kötüsü Batı evrenselciliği- tarafından sıkıca kavranmış durumda. Bilimler Akademisinden okullara kadar. Ve ithal ikamesine yönelik ürkek girişimler hiçbir yere varmıyor: “Alisa, bu Kırım kimin?” Bundan bile kaçınılıyor. Biraz daha derine indiğinizde ise saf bir cinsiyet ilerlemeciliği ile karşılaşıyorsunuz.

Elon Musk’ın liberal olmayan bir yapay zekâ -uyanma karşıtı bir model- yaratmayı amaçladığında karşılaştığı şey buydu. Grok’a birden fazla görüş (Soros’un ve onun çılgın sansürünün ruhuna uygun olarak sadece liberal-küreselci olanı değil) vermeyi öğretmenin yeterli olmadığını, aynı zamanda diğerlerini de (muhafazakar görüşler gibi) dahil etmeyi öğretmek gerektiğini keşfetti. Yapay zekânın çekirdeği liberal öncüllere göre yapılandırılmış olarak kaldı. Musk bazı kısıtlamaları kaldırdığında, Grok 4 Hitler’in sesiyle konuşmaya başladı. Musk hemen rotayı tersine çevirdi. Tek yaptığı, vurguyu Batı ideolojik çerçevesi içinde biraz değiştirmeye çalışmaktı. Karşılaştığı şey buydu. Bizim için, kolonizasyondan (Zaharova’nın yerinde terimi) kaçınmak için önümüzdeki görev çok daha zor. Bu, Batı paradigmasının kozmetik olarak düzeltilmesiyle ilgili değil; bu paradigmanın parçalanması ve egemen bir Rus “ben”i temelinde egemen bir Rus yapay zekâsının inşasıyla ilgili.

Şükürler olsun ki bu mesele artık Başkan tarafından kabul edilmiş, Başkanlık Yönetimi konuya eğilmiş ve Bilim ve Eğitim Bakanlığı da bazı hedefe yönelik ve sistematik tedbirler almıştır. Çok kutupluluğu aktif bir şekilde destekleyen Dışişleri Bakanlığı da bu konuyu öncelikli bir konu haline getirmiştir.

Bu mükemmel bir şey. Ancak bu bir başlangıç bile değil; başlangıç için bir hazırlık, sıfır döngüsü.

Bu arada, tarihimizde uygarlık kimliğimiz üzerine ciddi bir şekilde düşündüğümüz çok az ân olmuştur: 15. ve 17. Yüzyıllar (Üçüncü Roma olarak Moskova), 19. Yüzyıldaki Slavofiller, 20. Yüzyılın başları (Gümüş Çağ – Blok, Klyuev) ve göçmenler arasında. Ve şimdi; bir kez daha.

(*) Maria Vladimirovna Zaharova (d. 1975) Rusya Federasyonu Dışişleri Bakanlığı’nın resmi sözcüsüdür.

Kaynak: KATHEON

Çeviren: Adnan DEMİR