Medeniyetler Arası Diyalog ve Barış Kültürü İçin

21.02.2025
Havana, Küba Cumhuriyeti'nin üst düzey yetkililerinin katılımıyla uluslararası bir konferansa ev sahipliği yaptı.

“Medeniyetler Arası Diyalog ve Barış Kültürü İçin” başlıklı forum geleneksel olarak 28-31 Ocak 2025 tarihleri arasında ana siyasi mekan olan Havana Uluslararası Konferans Merkezi'nde (Palacio de Convenciones) gerçekleştirildi. Konferansa 95'ten fazla ülkeden delegeler katıldı. Yarısı yabancı, diğer yarısı Kübalı olmak üzere toplamda yaklaşık bin kişi vardı. Bu konferans her iki yılda bir düzenlenmekte ve Kübalı ulusal şair ve filozof, Devrim havarisi Jose Marti'nin doğum gününe adanmaktadır (bu yıl 172. yıldönümüdür).

28 Ocak'ta, Küba Komünist Partisi Merkez Komitesi Birinci Sekreteri ve Küba Cumhuriyeti Devlet Başkanı Miguel Diaz-Canel, Küba Halk İktidarı Ulusal Meclisi Başkanı Esteban Lazo, ülkenin Başbakanı Manuel Marrero Cruz ve aralarında Dışişleri Bakanı ve Kültür Bakanı'nın da bulunduğu diğer üst düzey hükümet yetkililerinin katılımıyla konferansın açılışına adanmış Büyük Genel Oturum düzenlendi.

Brezilyalı teolog ve entelektüel Frei Betto'nun “Dünyada Barış ve Dengeye Giden Yol Olarak Adalet” başlıklı konferansı da genel oturumda sunuldu. Konferans Merkezi'nin tüm salonlarında 29 Ocak Çarşamba günü sabah ve akşam farklı ülkelerden konuşmacıların katılımıyla çalışma oturumları başladı. Rusya'dan da bir delegasyon temsil edildi.

Batı sömürgeciliği ve ırkçılık sorunlarından çevre sorunlarına ve aralarında elbette Fidel Castro'nun da bulunduğu devrimci düşünürlerin mirasına kadar çeşitli konular tartışıldı. Bu makalenin yazarının da katıldığı bir önceki konferansa kıyasla, çok kutupluluk konusunda daha fazla sunum yapıldı. Birçok kişi Rusya'nın daha adil bir dünya düzeni inşa etme ve neo-Nazizmle mücadeledeki rolünden bahsetti. Tarihsel bağlamda, Nazi Almanyası ve müttefiklerine karşı kazanılan zaferin 80. yıldönümüyle bağlantılı olarak, Moskova ile uluslararası dayanışmanın önemi vurgulandı.

Konferans, Donald Trump'ın 'Özgürlük Adası'nı doğrudan etkileyen ve aynı zamanda mevcut Beyaz Saray yönetiminin daha yayılmacı bir yaklaşım sergilediğine işaret eden iki kararıyla aynı zamana denk geldi. İlk olarak, ABD'nin önceki Başkanı Joe Biden'ın bir gün önce listeden çıkardığı Küba'yı terörizmin devlet sponsorları listesine geri aldı. İkinci olarak da, aslında egemen Küba'nın yasadışı olarak işgal edilmiş topraklarının bir parçası olan Guantanamo Körfezi'ndeki ABD deniz üssünün Latin Amerika ülkelerinden gelen göçmenlerin barındırılacağı bir yer olarak kullanılacağını belirtti.

Guantanamo üssü, özellikle insan hakları ihlalleri açısından ABD siyasetinin en utanç verici sayfalarından biridir. Öyle görünüyor ki Donald Trump şimdi de Washington'a yönelik hoşnutsuzluk ve eleştirileri arttırmak istiyor.

Her iki karar da bölgede güçlü kınamalara neden oldu. Her ne kadar yeni Beyaz Saray yönetimi, yeni Dışişleri Bakanı Marco Rubio'nun son turunda da görüldüğü üzere, Orta ve Güney Amerika'daki uydularının desteğini almaya çalışsa da.

Marco Rubio, 4 Şubat 2025 tarihinde Kosta Rika'nın Zapote kentindeki Başkanlık Konutu'nun kapısında düzenlediği basın toplantısında şunları söyledi: “Kosta Rika, insanlığın düşmanları olan Küba, Venezuela ve Nikaragua'ya karşı mücadelede güvenilir bir müttefiktir.” Kosta Rika, kendisinden önceki Kolombiya ve Ekvator gibi, ABD'nin ikili güvenlik ve uyuşturucu kaçakçılığıyla mücadele konularında sözde işbirliği bahanesiyle askeri ve istihbarat varlığını güçlendirdiği bir başka yer haline geldi.

Kosta Rika'nın kendi ulusal güvenlik veya savunma doktrinine sahip olmaması önemlidir. Dünyada silahlı kuvvetleri olmayan birkaç ülkeden biri olan Kosta Rika, bölgesel güvenlik için ortaklarına güvenmek zorunda. Aslında egemen ve bağımsız bir dış politika doktrini de yok. Bu da Washington'un Kosta Rika'yı etkisi altında tutmasına ve ülkeyi ABD'nin uydu kolonisi haline getiren yerel politikacıları manipüle etmesine olanak sağlıyor.

Görüşmede ayrıca “tehlikeli göçmen kitlelerini”, “uyuşturucu kaçakçılarını” ve “teröristleri” caydırmak için Kosta Rika'da kurulacak yeni ileri teknolojik mekanizmalar ve “biyometrik sistemler” de ele alındı.
https://antiimperialistas.com/la-guerra-de-trump-y-su-secretario-de-estado-a-cuba-y-latinoamerica/

Marco Rubio da Dominik Cumhuriyeti'nde benzer açıklamalar yaptı, ancak enerji fırsatlarından, Haiti'ye ve komşu Porto Riko'ya yardımdan da bahsetti.

ABD'nin bölgeye yönelik bu yenilenen ilgisinde (Donald Trump'ın Kanada ve Grönland hakkındaki skandal açıklamalarından da bahsetmek gerekir), 19. yüzyılın başında Batı Yarımküre'de ABD hegemonyasının zorunluluğunu ileri süren ve 1904'te Theodore Roosevelt'in yaptığı değişiklikten sonra aslında askeri müdahalelerin ve “medeni bir toplum adına” doğrudan müdahalenin temeli haline gelen Monroe Doktrini'nin yeni bir varyasyonunu açıkça görebiliriz.

Ancak ABD'nin Latin Amerika'daki stratejik ortaklarımız üzerindeki artan baskısına (Rusya'nın dış politika doktrininde Küba, Venezuela ve Nikaragua bu şekilde tanımlanıyor) ve devam eden Özel Askeri Operasyona rağmen Rusya bu durumu, jeopolitik terminolojiyi kullanarak ABD'nin göbeğindeki varlığını güçlendirmek için kullanabilir,

Küba-Venezuela-Nikaragua üçgeni, Rusya'nın uygun yatırımları ve ortak projelerin (bölgesel altyapı ve lojistik dahil) hayata geçirilmesiyle güç dengesinde bir değişikliğe yol açabilecek ve Rusya'nın Batı Yarımküre'deki dış politikasında önemli bir koz olabilecek güçlü bir kombinasyonu temsil etmektedir.

Ayrıca Rusya'ya dost olan ve Küba'nın uluslararası haklarını her zaman desteklemiş olan Morena partisi Meksika'da iktidardadır. Rusya'nın Karayipler bölgesindeki diplomatik varlığının genişletilmesi uzun zamandır gerekliydi. Bir zamanlar Küba, Washington'un 60 yılı aşkın süredir uyguladığı yaptırımlara rağmen bölgede istikrarlı diplomatik bağlar kurmayı başarmıştı ve bölgedeki pek çok devlet Küba Cumhuriyeti'ne olan desteğini pekiştiriyor. Özellikle, başta Küçük Antiller olmak üzere Guyana, Surinam ve Belize gibi 15 ülkeden oluşan CARICOM Karayip Topluluğu, Birleşmiş Milletler'deki oylamalar da dahil olmak üzere birçok dış politika konusunda senkronize politikalar izlemektedir. Küba'nın bu toplulukla etkileşim deneyimine dayanarak Rusya da kendi çıkarlarını daha iyi savunabilir.

Latin Amerika'da çok kutupluluk yönünde bir siyasi irade mevcut olsa da, bölge ülkeleriyle kurulacak yeni ve farklı düzeylerdeki etkileşimin bu sürece ilave bir ivme kazandıracağı açıktır.
Çeviren Adnan DEMİR